Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Nerede Yapılır? Öğrenmenin Demokratik Alanları Üzerine Pedagojik Bir Bakış
Eğitim yalnızca sınıf duvarları arasında gerçekleşmez. Öğrenme, insanın yaşamla kurduğu sürekli bir diyalogdur. Bir eğitimci olarak, her fırsatta öğrencilerime şunu söylerim: “Öğrenmek, yalnızca bilgiyi almak değil, dünyayı anlamlandırma biçimidir.” Bu anlamda, toplantı ve gösteri yürüyüşleri sadece birer siyasi hak değil, aynı zamanda birer öğrenme alanıdır. Çünkü bu eylemler, bireyin düşüncesini kamusal bir zemine taşıyarak, öğrenmenin dönüştürücü gücünü toplumsal bir boyuta taşır.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri: Demokratik Öğrenme Alanları
Öncelikle temel soruya yanıt verelim: Toplantı ve gösteri yürüyüşleri nerede yapılır?
Bu tür etkinlikler, yasal çerçevede belirlenen alanlarda, kamu düzenini bozmayacak biçimde yapılır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34. maddesine göre, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Ancak bu hak, devletin güvenliği, kamu düzeni ve genel ahlak gibi nedenlerle belirli sınırlamalara tabi tutulabilir. Yani, toplantı ve yürüyüşlerin yeri, valilikler ve kaymakamlıklar tarafından belirlenir; genellikle açık hava meydanları, parklar ya da kamuya açık alanlar bu amaçla kullanılır.
Fakat mesele yalnızca “nerede” sorusuna yasal bir yanıt vermek değildir. Çünkü bu toplantılar aynı zamanda toplumsal bilinçlenmenin, ortak düşünmenin ve kamusal öğrenmenin mekânlarıdır. Bu yönüyle, toplantı ve gösteri yürüyüşleri birer açık hava dersidir: bireylerin fikirlerini özgürce ifade ettiği, tartıştığı, dinlediği ve öğrendiği bir öğrenme ortamı.
Freire’nin Perspektifinden: Eylem Olarak Öğrenme
Brezilyalı eğitimci Paulo Freire, “eğitim özgürleştirici bir eylemdir” derken, öğrenmenin toplumsal yönüne dikkat çeker. Freire’ye göre, birey öğrenme sürecinde edilgen bir alıcı değil, dünyayı dönüştüren aktif bir özne olmalıdır. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri de tam olarak bu noktada anlam kazanır. Çünkü bu eylemler, bireylerin yalnızca düşüncelerini dile getirdiği değil, aynı zamanda toplumsal gerçekliği yeniden düşündüğü pedagojik süreçlerdir.
Bir öğrenci, bir öğretmen ya da bir yurttaş olarak sokakta dile getirilen bir düşünceyi gözlemlemek, aslında demokratik farkındalık kazanmaktır. Bu farkındalık, öğrenmenin duygusal, bilişsel ve toplumsal boyutlarını bir araya getirir.
Pedagojik Açıdan Kamusal Alanın Önemi
Eğitim kuramları, bireyin öğrenme sürecini yalnızca bilişsel değil, aynı zamanda toplumsal bir deneyim olarak tanımlar. John Dewey, demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak görür ve eğitimin bu yaşam biçimini beslemesi gerektiğini savunur. Dewey’e göre, toplumun aktif katılım alanları —örneğin toplantılar, tartışmalar, forumlar— birer “yaşayan okul”dur.
Dolayısıyla, toplantı ve gösteri yürüyüşleri pedagojik açıdan da büyük önem taşır. Bu eylemler, bireylere farklı görüşleri dinleme, eleştirel düşünme ve toplumsal sorumluluk bilinci geliştirme fırsatı sunar. Bir çocuk, bir genç veya bir yetişkin, bu tür etkinliklerde yalnızca bir vatandaş olarak değil, bir “öğrenen birey” olarak da bulunur.
Yasal Çerçeve ve Etik Öğrenme
Her demokratik hakkın olduğu gibi, toplantı ve yürüyüş hakkının da etik sınırları vardır. Bu eylemler, barışçıl, saygılı ve sorumluluk bilinciyle gerçekleştirildiğinde gerçek anlamda eğitsel bir değer taşır. Çünkü etik öğrenme, yalnızca bilgi edinmek değil; birlikte yaşamanın kurallarını içselleştirmektir.
Valilikler tarafından belirlenen alanlarda yapılan yürüyüşler, yalnızca fiziksel mekânları değil, sembolik mekânları da temsil eder. Bir meydanda toplanmak, yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda kolektif bir öğrenme deneyimidir. Bu nedenle, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin mekânı, her zaman hem coğrafi hem pedagojik bir anlam taşır.
Toplumsal Öğrenme ve Katılım Kültürü
Toplantılar ve yürüyüşler, toplumların öğrenme kültürünü güçlendirir. Birey, yalnızca okulda değil; sokakta, meydanda, tartışmada, dayanışmada da öğrenir. Bu süreç, öğrenmenin sosyal boyutunu güçlendirir ve toplumsal katılımı bir öğrenme biçimine dönüştürür.
Albert Bandura’nın sosyal öğrenme kuramına göre, insanlar gözlem yoluyla öğrenir. Dolayısıyla, bir çocuğun barışçıl bir yürüyüşü izlemesi, ona empati, saygı ve toplumsal farkındalık kazandırabilir. Bu yönüyle, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, “toplumun eğitim laboratuvarları” olarak görülebilir.
Sonuç: Öğrenmenin Kamusal Boyutu
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri nerede yapılır? sorusu, yalnızca fiziksel bir alanı değil, zihinsel bir alanı da tanımlar. Bu yürüyüşler meydanlarda, parklarda, sokaklarda yapılır; ama asıl yeri insanların bilincindedir. Çünkü her barışçıl eylem, bir öğrenme deneyimidir.
Bir öğretmen olarak şu soruyu bırakmak isterim:
Biz, düşüncelerimizi sadece sınıfta mı öğreniyoruz; yoksa yaşamın kendisinde mi?
Belki de asıl öğrenme, sokağın ortasında, kalabalığın içinde, başkalarının sesini dinlerken başlıyordur.